13 Aralık 2013 Cuma

Sulu Sümüklü Ciddi Bir Yazı

Bugün Cuma namazında çok ilginç gelişmeler yaşandı.

1-Havalar bu kadar soğuk olmasına rağmen,Fatih Camiinde,belki de tarihte ilk defa bu kadar az sümük çekmeli tahiyyata oturuldu. (bunda TRT'nin canlı yayın yapıyor olması da etkili olmuş olabilir.) 

2-Dün şehit edilen Molla'mız için Fatih Camiinde toplanıldı. Bir grup kardeşimiz,direk yürüyüşe geçerken,diğer grup avluda kaldı ve Gıyabi Cenaze namazını kıldı!

Daha başka şeylerde vardı ama onlar bu kadar etkili şeyler değildi.

Evet müslüman kardeşlerim,
Camide tahiyyata oturduğunuz zaman istediğiniz kadar sümük çekin,söz bundan sonra bişi demicem;ama Allah rızası için artık bölünmeyin.

Yok siyonizm,yok israil,yok amerika,yok zulüm,.....

Şimdi soruyorum size:
Abdülkadir Molla'yı kim şehid etti?
Bizim hiç suçumuz yok di mi?
Kesin yok,katılıyorum size!


(13.12.2013)

27 Mart 2013 Çarşamba

Hayat ve Ölüm!

twitter.com/delilermektebi

Ölüm,
Her canlının tadacağı;
ve her canlının kaçtığı mutlak son!

Bir gün işinizden,okulunuzdan çıkıp evinize giderken;
evinizden işinize veya okulunuza giderken;
alış-veriş yaparken;
arkadaşlarınızla gezerken;
Fatih'te Fevzi Paşa caddesi veya
herhangi bir semtte,
herhangi bir caddede
herhangi bir binanın çatısından
herhangi bir kiremit
veya sıvasından küçük bir beton parçası düşebilir
ve sizin başınıza isabet edebilir.
ya da çoluk çocuğunuzla
evinizin balkonunda otururken
bir magandanın silahından çıkan
kör bir kurşun size isabet edebilir ve ölebilirsiniz
veya bu kör kurşun
yanıbaşınızda bulunan
dünyada sahip olduğunuz en değerli varlığınız olduğunu o anda anlayacağınız
biricik yavrunuza isabet edebilir
ve bu durumsa sizi ölmekten beter eder.

Yolda yürürken ayağınız kayıp da düşmeniz için
mevsimin kış,havanın karlı,yerlerin de buzlu olmasına gerek yok
veya ayağınızın kaldırım taşı ve benzeri şeylere takılmasına da gerek yok.
çok küçük bir tansiyon değişimi sonucunda
dengenizi kaybedip,
kafanızı bir taşa ya da demire vurup ölebilirsiniz.
Ölmek için düşmeye,kurşuna,kiremit ya da sıva parçasına,
kaldırım taşına,kışa-kara ve bunlara benzer hiç bir unsura gerek yoktur.
Durup dururken,hiçbir sağlık sorununuz yokken;
hatta kendinizi sıhhatinizin zirvesinde gördüğünüz bir anda
doktorların anlam veremediği
ve beyin kanaması diyerek geçiştirdiği şekilde basitçe ölebilirsiniz.
Fakat ölmek için sebep aramaya da gerek yoktur.
Ölüm bir gerçektir ve öleceğiz.
Bir diğer gerçek de hayattır.

Ölmek için bir sebebe gerek yoktur,
ama yaşamak için sebeplere ihtiyacımız vardır
ve çoktur da sebeplerimiz.
Mesela,
küçük bir çocuğun ilkokul diplomasını alabilmesi için
büyümeye ihtiyacı vardır,
büyümek için de yaşamaya!
Bu çocuğumuz yaşayacak,büyüyecek;
ilkokul,lise,üniversite diplomalarını görecek;
yüksek lisans-doktora tezlerini yazacak.
Bu arada evlenecek,
çocuk sahibi olacak,
büyütecek,okutacak,evlendirecek...
Çocuğunuz tüm bunlara sahip olmak için
yaşamak isteyecek;
siz de tüm bunlara şahit olmak için!
Yani ne siz,ne çocuğunuz,ne de torununuz!
Hep bir şeyler için yaşamanız gerektiğini düşüneceksiniz.
Öyleyse ne yapmamız gerekiyor.
Ölümü beklemek mi?
Hayır!
Ölüm An'dır;Hayat Zaman!
An'ı yaşamak istiyorsan;
Zaman'ı iyi kullan!

1 Ocak 2013 Salı

Çağdaş Ticaret Teknikleri

Geçen gün bir para transfer işlemi için muhafazakar bankalardan birine gittim.
Burada not düşmek istiyorum: normal şartlarda transfer işlemleri için bu bankaları kullanmıyorum; çünkü işlem ücreti alıyorlar,belki de muhafaza(!) etme ücretidir!
Yapacak olduğum işlem başka bir yakınımın işi olduğu için biraz zaruri de olsa gittim bankaya. Yani 3 kuruş para göndermek için, 3 kuruş da bankaya verdik!
Tabi asıl konumuz bu değil! Asıl konu muhafazakar(!) bankaların varlığı.
Para yatırma işlemimi yaparken hemen yan tarafımda muhafazakar(!) bir kadın müşteri, yine muhafazakar(!) kadın vezne görevlisiyle para çekme işlemini görüyordu.
Müşteri para çekmek istediğini belirtince veznedeki ablamız,hesap vadesinin gelmesine daha 3 gün olduğunu ve günü gelmeden çekerse kar payı alamayacağını, söyledi.
Şimdi "kar payı da ne ki acep" diye sormak geldi içimden ve ben de sordum içime! Kar payı, vadeli hesaba yatırdığın parayı ilgili bankanın işletmesine ve elde ettiği kardan sana verdiği sisteme deniyor.
Peki nerede işletiyor bu parayı?
Onların dediğine göre; gemiler alıyor, şirketler kuruyor vs. vs.
Acaba gerçekten öyle mi?
Hani bu bankalar aldıkları bu paraları diğer bankalar gibi devlete faize veriyor mudur dersiniz?
Bu paranın gayri resmi olmasa da gayrı dini işlerde kullanılma ihtimalini söylemiyorum bile!
Günahlarını almayalım; belki de vermiyorlardır.
Zaten benim ilgilendiğim konu da bankaların ne yaptığı değil; neticede bir nevi ticaret yapıyorlar kendilerince.
Benim ilgilenmek istemeyip de aklımın bir şekilde ilgilendiği konu: bu bankalardan vadeli hesaplar açtırıp, bir yerlerden aldıkları fetvalarla gönlü hür, vicdanı hür gezip dolaşan muhafazakarlar.
Şimdi bu bankalarda hesabı olan Sakallı Hüsnü'ler, Kasketli Ahmet Efendiler, Kapalı(!) Emine Bacılar!
Size sormuyorum!
Evet yanlış okumadınız, size sormuyorum!
Güzide(!) mektebimizin(!) Güzide Delilerine soruyorum:
Acaba bu bankalarda vadeli hesabı olan muhafazakarlardan(!) bir kişisi bile demiş midir?
"yaaa şu bizim paralarla aldığınız gemiler nerde, kurduğunuz şirketler nerde ne iş yapar? bi tur neyin düzenleseniz de şöyyyle ailecenek gezsek!"